Hediyeyi hangi siteden aldıysan o sitenin müşteri hizmetleri ile görüş

aynısı başıma geldi. tarihler bile aynı. kargoyu iki adım yerden 1 haftadır teslim edemediler, ben de siparişi iptal etmek zorunda kaldım. şubeye gidip almaktan başka seçenek gözükmüyor ki ben de işten güçten dolayı gidip alamadım. adamlar aleni biçimde insanlarla dalga geçiyorlar. Olmaz tabi ama umarım en yakın zamanda batarlar.

benim de üç tane kargomun üzerine yattılar. 444 99 99 bu numaradan müşteri hizmetlerine bağlandım. buradan ilgilendiler. siz de aynı şeyi deneyebilirsiniz.

Bu esnada saticiya da mesaj attim. Adamin da bir sucu yok ki ertesi gun kargoya vermis. Birsey diyemiyorum. 444 lu numarayi arayacagim. Tesekkurler.

adamın bir suçu yok demeyin
arayın "yurtiçiyle gönderdiğiniz bilsem zaten almazdım, teslimat yaptıkları görülmüş mü, dalga mı geçiyorsunuz?" deyin
işe yarıyor.

Çağrı merkezinin şubelerle iletişimi yokmuş, bizzat çağrı merkezi söyledi bunu bana. Allaha emanet o kargo artık.

ben şeye şaşırıyorum ya. e-ticaret firmalarının yurtiçi kargo takıntısına.

aras kargo, sürat kargo vb. kargo firmaları yurtiçinden ciddi manada çok daha ucuz fiyat teklifi veriyorlar. hatta ups kargo ile yurtiçi kargo arasında bile 15-20 kuruş oluyor genelde en fazla. ama inatla yurtiçi kargoyu terich ediyorlar.

cidden çok acayip ya.

biz e-ticaret işindeyken, şikayet gelen hiçbir kargo firmasıyla çalışmamaya karar verdik. en son ups'e yöneldik. adamlar aras kargodan bile daha ucuz teklif vermişti. 0 şikayet.

e-ticaret sitelerinin ciddi bir problemi bu. kargo konusunda "bana ne abi" kafası.

Hocam şubeye gidip beyinlerini s.keceksiniz, başka yolu yok.

İki hafta kadar önce başıma geldi benzeri bir durum yurtiçi'yle. Kargoyu getirdik diyolar getirmiyolar, şubeye gidiyorum dağıtımda biz getiricez size diyolar ama gelen giden yok. Günler geçti. Sonunda şubeye gidip 1 saat uğraştım, kargoyu aldım. Olay da şu; bana gelen paket bilmemnerenin merdiveninin altına düşmüş bulamıyolar, bunu da bana söylemek yerine günler boyu dağıtımda ayağı çekiyolar.

Nefret ediyorum yurtiçi kargo'dan, nefret. Tüylerim diken diken oluyor adını dahi duyunca.

Satın aldığınız siteyi darlayın. Satıcının ağzına tükürün, benim elime geçmedikten sonra a.k. senin verdiğin kargonun falan dersiniz. En azından belki iade ederler de paranızı geri alırsınız.

Saticiyi darlamama gerek kalmadi adam benden cok ugrasti zaten. Dun saat 4 bucukta dagitima cikmislar, annem de malesef bi o gun evde degildi... ve evde yoktunuz notunu asmislar kapiya gitmisler. 7 gun evde oturup gelmeni mi bekleyecektik...
Bugun sansima is yeri bi guzellik yapti 3te cikacagiz da o kagitla gidip alacagim.
Bir daha da ozel bir gun icin asla internetten alisveris yapmam. Ben dersimi aldim.

özel bir gün ise ups kargo gayet kullanışlı.

Kargo şubesi ile paket teslim edilecek yer uzaksa, dağıtıma falan çıkarmıyorlar, direk geri iade oluyor bence. n11'den aldığım benim paketim de iki defa teslim edilemediği için geri döndü. Dediğin gibi insan evladıyla konuşacak bir numara olmuyor, telesekretere bağlıyor. İşin garip tarafı Yurtiçi kargonun elemanı beni cepten aradı, ben merkeze geldim ama çok dağıtımım var, bulunduğunuz bölgeye çıkamayacağım (merkeze 1km uzaklıkta bir yer) burada teslime edebileceğim bir yer varmı diye sordu. Ben de merkezde tanıdığım yok, adrese teslim etmen lazım dedim, acelesi yok yarın da teslim edebilirsin dedim. Sonrasında kargom satıcıya geri gitmiş, arayan kişinin cebini geri arıyorum, açmıyor. Yurtiçi kargoda o sisteme girilen bilgilere aldanmayın, prosedür gereği birşeyler sallıyorlar.

donanimhaber foruma bunu yazdım, n11 ile ilgili bir şikayetim olmamasına rağmen forumu takip eden n11 bana anında mesaj attı ve telefon numaramu isteyip irtibat kurdu, ilgilendi, konuyla ilgili oalrak beni tam 7 kez arayıp bilgilendirdiler. onlara benim satıcıyla ilgili bir problemim yok, adam ikinci kere ürünümü gönderdi yaptırımınız varsa Yurtiçi Kargo'ya söyleyin dedim, onlar da kargo ile ilgileri olmadığını istersem satıcıyla bu konuyu görüşüp başka kargo şirketiyle göndermesini sağlayabilirsiniz dedi. Sonuç olarak amazon.de 'den satın aldığım ürün İstanbul'a 6 günde ulaşırken, yurtiçi kargo sayesinde İstanbul'dan alınan ürün Sakarya'ya teslim edilemiyor.

İstanbul'da merkezi bir bölgedeyim aynı gün farklı kargo ile iki ürün alıyorum, satıcılar aynı gün kargoya veriyorlar ama Yurtiçi diğer kargodan bir gün sonra teslimat yapıyor. Hem yavaşlar, yavaş olmadıkları yerde de kargoyu keyfi olarak teslim etmiyorlar.

en büyük suç satıcının çünkü yurtiçi kargoyla çalışıyor. inatla satıcıyı savunmuşsun ama baş suçlu satıcı. neyse sorunun hallolmuş (gibi) gözüküyor hadi bakalım.

Marmaray duruyor.

bunu sordum ama minibüs caddesinden ayrılık çeşmeye gidiş de yokmuş. neyse yine metrobüse kaldık galba :(

Bilindik markalardan al geç, ben öğrenciyken 1 yıl her akşam markasız açık sosis alıyorduk 2-3 liralık, bir şey olmaz; fazla kafaya takmaya gelmez.

herhalde zararlı. öyle bir et modeli mi var allasen? içindeki kimyasallardan, sosisin o forma gelmesi için gördüğü işlemlerden sonra ondan sağlık beklemek mantıklı mı?

google'layın bence bir.

icinde et oldugu bile supheli bence. sagliksiz ama yeniyor iste, alismisiz, canimiz istiyor vs. her ogun de bahcemizde yetistirdigimiz zeytinyagli brokoli yiyemeyiz.

yapılışına dair bi video izle kendin karar ver

Ben önceden acayip severdim. Tüm zararlı şeyleri yediğim gibi, kulaklarımı tıkayıp istediğimi yiyodum. Bir gün iştahla yerken garç diye bir şey dişimi kırar gibi oldu. Bir baktım iğrenç bir kemik midir mika mıdır çözemediğim bir parça. Onun görüntüsünü zihnimden atamıyorum. Kimbilir başka neler neler vardı içinde. O gün yemeyi bıraktım.

Bence her şey gitgide yenemez hale geliyor.

kaynağından emin olmadığınız hiçbirşeyi mümkünse yemeyin. büyükşehirde bu mümkün mü? hayır.

o yüzden en azından seçici olun; mesela bilinmedik marka yemeyin, mümkünse kasap yapımı ya da yerel üretici markaların et ve et ürünlerini tercih edin. evet daha pahalı olacaktır.

Amma narin şu insanoğlu :) sabahlara kadar içerken bir şey yok da, yeri gelincede maşallah her şeyide sağlık açısından düşünüyoruz. Boşverin takılın sonrada sporunuzu yapın kasmaya gerek yok; tamammm.

ben salam-sosis yemeyi bıraktım. Özellikle sosis salamdan da beter.

İşlenmiş etler (sucuk dahil) genel olarak pek sağlıklı değil, lakin sosis yememe sebebim sağlıktan ziyade içindekiler. Sosisin içindekileri tek tek önünüze koysalar herhalde kimse yemez. Benzer şekilde tavuk köfte de asla yemiyorum, hatta genel olarak dışarıda kıyma ile hazırlanmış et yemiyorum.

bir söz var: "politika ve sosis halka açık şekilde yapılmaz"

arada bir tüketsen bir şey olmaz herhalde ama rutine binmesin bence.

selamlar, günaydın

şimdi gerçek sosis dediğimiz mevzu aslında almanların çıkardığı bir çeşit et. bildiğimiz kıymayı baharatlayıp derinin, bağırsağın içine dolduruyorlar. sucuk gibi aynen ama daha yumuşak sadece(et ve diğer etkenlere bağlı) ve bu sosislerin sağlığa hiçbir zararı yok(yağlı biraz sadece eheh). aksine bir sporcu olarak tüketmeye bayılırım

ama şu anda piyasada bulunan marka sosisler diğer yazarların dediği gibi tamamen kıkırdak, kemik, deri, yağ ve çeşitli kimyasallarla dolu. yani tamamen leş. sosis yemek yerine tavuk göğsü alabilirsiniz hem lezzetli hem gerçek et hem de sağlıklı.

edit: ayrıca tavuklu yumurta güzeldir baya tavsiye ederim

"köpeğinize bile yedirmeyin."

gıda mühendisi bir arkadaş.

kötü bi dönem geçiriyo olabilirsin.psikoloğa gitmeni öneririm.

duş alıp uyuyun. oda havalandırın hep. geç yemek yemeyin

Sakin bir müzik dinleyerek uyuyun, zihninizi dinlendirecek türden

odadan olabilir.biraz karanlık.bi de geceleri geç yatıyorum sabaha karşı oluyor.bir de sabah güneşi gördüğüm an uyumak çok zor oluyor.

asılıp sıcak duş al sonra uyu. nasıl uyuduğunu bile hatırlamazsın.

odanızı muhakkak havalandırın. siz de temiz havaya çıkın. ağalık bir yerde yarım saatlik bir yürüyüş yapın. bol oksiyen alın.

onlar sehir efsanesi degiller. ararsan bulursun o tarz seyler eminim. ve tanri kadini yaratti yerine "ve allah kadini yaratti" cevirisi kullanilan bir ulkede yasiyoruz.

kanal 7 falan gibi kanalların bazı özel istekleri oluyor.
tanrı yerine allah kelimesini kullanmak vs gibi.
mesela "aman tanrım" yerine "aman allahım" vsvs.

kanalla çalışan prodüksiyon şirketi de çevirmene bunu iletiyor.
ona göre çeviri yapılıyor.

yani belki abartı vardır da, tamamen şehir efsanesi değil.

şehir efsanesi değil ben gözümle gördüm yıllar önce kanal 7 de selamın aleyküm ananas aleykümselam muz diye takılıyodu 2 meyve. ama bunu kim bulup yakalayıp youtube'a atmıştır ki?

garnitür dediğimiz şey inşaat malzemesi olmadığına göre gönül rahatlığıyla yenilebilir kardeşim.

ben suda azcık haşlayıp (gerçi zaten haşlanmış oluyor da ısıtmak için esasen) mayonezle karıştırıp rus salatası yaporm.yedim ,bişi olmadı.

demonicklewinsky'in soyledigi gibi rus salatasi da yapabilirsiniz,ben sicak yemek istiyorum derseniz soganlari yagda kavurup,uzerine domates/domates salcasi,garnitur (bezelye,havuc ve patatesten olustugunu varsayiyorum) ve damak zevkinize gore baharatlar ekleyip biraz da su koyup normal bezelye yemegine benzer bir yemek de yapabilirsiniz.

tabiiki yenir zaten bezelye patates havuçtan oluşuyor.
küçük tarif: bir tavuk göğüs etini haşlayın, küp küp doğrayın. garnitürle ve mayanozle karıştırın. afiyet olsun

ay seçu pego

disco disco partizani

deeeeeeee jaaaaayyyyyy jaaaasssiiinnnn ---- sentello

www.youtube.com/watch?v=S-R4UKaSZdY

ken lii
www.youtube.com

van tu tri foroooo

soruyu ciddiye alıp comolokko diyorum.

dale don dale bence.

kadrolu olarak başlayan kişi dediğin 657'ye tabi ise, evet daha sonra askere gidebilir.

evet, ben orada çalışırken pek çok kadrolu çalışan askere gidip gelmişti. bir sorun yok.

antideprasanı bırak(tabi doktor kontrolünde) sırf kilo yapıyor diye değil tabi, kendisi baş etmesini öğrenmeli insanlar artık ilerde cok büyük problemler yaratıyor bu antideprasan demedi deme

eve abur cubur, nutella falan alinca illaki yiyorsun o yuzden market alisverisinde canin tatli istd
g
nde sadece meyve al evde bir sey olmayinca yemiyorsun. tatli krisin gelince bir tnae meyve yersin

Hurma ye

nutella falan alışkanlıktan başka bir şey değil. tatlı diye oturup nutella mı yenir yahu? oldu olacak kesme şeker yiyin. nutella bağımlısı oldum falan yapmayın etmeyin bırakın bu 15 yaşında kız triplerini.

nutella asıl nasıl güzel oluyo bliyo musun, paskalya çöreğine sürülünce..
bak benim de 12 kilo fazlam vardı, diyetisyene gittim, bir diyet yaptım 2 ay boyunca kuru meyve ve meyve dışında hiç tatlı yemedim, aklıma gelmiyo şimdi tatlı yemek. bu tatlı krizi dediğimiz olay tamamen kan şekeri ve yeme alışkanlığıyla ilgili birşey. bir de benimki gibi emotional eating diye bir olay var. ondan olmasın bu yemeler? antidepresan kullanıyorsan bir sıkıntın vardır, nutellayı sürüp yediğin şeyin ne olduğunu bi daha düşün.

Çayı filan şekersiz içiyorum aslında ama dediğiniz gibi eve sokmamak lazım aabur cuburu. Çünkü bir şekilde akşama kadar kendimi tutup yemesem de,bir yerden sonra dayanamayıp mutfaktan alıp kaşıklıyorum.

nutella ne ya yiyceksen ceviz badem, kabak çekirdeği ye. bunların tok tutarken kilo aldırmayacağını düşünüyorum.

flubber
karikaturize:(

(bkz: akıl oyunları)

splice - www.imdb.com

maymunlar cehennemi - www.imdb.com

jurassic park - www.imdb.com

the fountain - www.imdb.com

(bkz: Back to the Future) üçlemesi.

tüm felaket filmleri. ne de olsa bu bilim adamı bir şekilde dünyayı önceden uyarır kimse tınlamaz sora iş başa düşer falan.

The Fountain
Kadir İnanır'ın Ceza filmi karikatürize kısmına mı girer bilemedim:)

tesla geçiyordu yamulmuyorsam. www.imdb.com

(bkz: kinsey)

red lights (robert de nirolu)

başka biri olabilir. seni tanımaması ama etrafında tanıdığı, ilgisini çeken biri olması sebebiyle onunla kafasını bulandırıyor olabilir. yakın zamanda ikinizden birini seçecektir muhtemelen. üzgünüm ama böyle durumda bilinen tanıdık kişi daha tercih edilebilir durumda ve avantajlı oluyor.

yalnız konunun kezbanlıkla ilgisini cidden çözemedim. bi bitmedi kezban muhabbetiniz arkadaş.

(bkz: attention whore)

cinsiyet farketmeksizin bence olan bi durumla karşı karşıyayız. alıcının ayarıyla oynama bence. kendi haline bırak.

eğer o seninse zaten geri döner. eğer geri dönmüyorsa o hiç bir zaman senin olmamıştır.

cinsiyetleri değiş, aynısını ben de yaşadım. biz görüştük de bir kaç kez. mesela cumartesi görüştük, pazar hemen geri aradı o gün de buluşmak istedi. üst üste 2 haftasonu böyleydi. ben de hoşlandığını sandım bi de salak gibi :/ bi gece önce barda yüzümü öpen, saçımla oynayan adam ertesi gün suratıma bakmadı. beni evine çağırdı film izleyelim diye. bayaa film izledik. o kadar :D elimi bile tutmaya çalışmadı, sarılmadı bile. görüşürüz dedi görüşmedi, ben seni ararım dedi, aramadı sormadı. çok yoğun çalıştığını biliyorum ama insan ben seni arayacağım deyip 3 gün aramaz mı ya :s üstelik şu anda da konuşmuyo benimle. inanamadım.
çocuktan hoşlandığım için geçen hafta canım çok sıkılmıştı ama, canı isterse deyip geçmek gerekiyor. henüz ciddi bir ilişki, köklü duygular oluşmadığı için bırakması daha kolay olur.
istersen fazla yüz göz olmadan bir süre daha bekle bakalım neler olacak. üstüne düşme, fazla arama, ona da zaman ver, kafasını toparlasın. umarım benimkine dönmez, ama dönerse de boşver.

biraz sert bir cevap gibi görünecek ama, olmaz bu iş. kendim yaşadım bir benzerini, oradan biliyorum.

takılıyormuş sadece

istanbulda olsa da gitsek

bir kişi bile bırak gelmeyi soru bile sormadı la. vay anasını sayın seyirciler. st patricks day hakkında bi fikirleri olmadığı kanaati oluştu bende. maksat bahane olsun bize ne patrikten ama bir kişi bile ben gelirim demedi. tek yalnız benim bu dğnyada heralde.

barbaros bulvarından sonraki durakta üniversite'nin çıkışı oralar işte trafiğin ortasında çok uygun 5 tl. :D

minibüs caddesinden istasyon caddesine girince (bağdat caddesine doğru giderken) ilerde orda çiçekçi var. oraya bakabilirsin.

ulan bende bu şans varken onlara da denk gelemem :D sokaktaki çiçekçilerden ne kadara bulunur aceba

@esek sipasi fiyatlar nasıldır çok uçuk olmasın

valla hiç çiçek almadım bilmiyorum =) belki uçuktur. düşünüyorum da o yolda sokak çiçekçisi var mıydı ı ıh yok hatırlayamdım. dur biraz düşüneyim.

oradan aşağı caddeye doğru giderken de olabilir. bir de sanki benzinlik karşısında da bazen oluyordu. ufff bilemedim ama sana anlattığım yer sera zaten. çok pahalı değildir ya

bakalım dolaşacaz.. zaten öyle ahım şahım bişey istemiyorum..

göztepe benzinciden tütüncü mehmet efendi caddesine girince solda benzincinin yanında bir çiçekçi var. fiyat olarak ta ne alacağınıza göre değişir ama mutlaka pazarlık yapın.

bence de köşedeki çiçekçiye bakın, kocaman bahçe zaten görürsünüz. minibüs caddesine çıkmadan, benziciye gelmeden hemen sağda kalıyor.

bizim sokağın başında satılıyor ! caddeye inerken sol tarafta iş bankasının önünde çingeneler satar, ama yağmurlu havada olurlar mı bilmem, eve o yönden gelmediğim için köşeyi de göremediğim için bilemiyorum T-T ama her halükarda benzinciden sonra ilk ışıklara gelmeden yine sol tarafta bir çiçekçi var.

Zorunlu yapılan her iş angarya gelir insana. İşe gitmek meecburen erken kalkmak meeecburen. Şarkısı bile var. Kim bayıla bayıla işe/okula gider ki?

ben eskiden yaptığım işi çok seviyordum, hem madden hem manen tatmin ediyordu, pazartesi sendromu felan da yaşamazdım, sorumluluk sahibi de olunca, koşa koşa giderdim tabii.
sonra nooldu dersen, kovulduk topluca.

ya sevmiyorum bölümümü ama geçen yaz staj yapmıştım. öyle böyle iğrenmedim iş hayatından. o yüzden mutlu mesut gidiyorum bu hiç değilse o kadar iğrenç değil diye.

hatta staja giderken 5.30da kalkmam gerekiyordu şimdi 7de uyanmak da koymuyor.

seviyorum ülen.. zamanında okula gitmeyi seviyordum. 3 senedir çalışıyorum. şimdilik iş hayatında da sıkıntı yok.

ciddi anlamda nefret ediyorum işe gitmekten. çünkü berbat bir ortam, berbat bi patron, berbat insanlar.

üniye giderken koşa koşa gidiyordum.

allah işin belasını versin. hiç sevmiyorum. yaptığım işi sevmiyorum, iş yerindeki şerefsizlerden nefret ediyorum. hepsi ölsün gebersin.

üniversite son seneye kadar nefret ediyordum,ve yoklama zorunluluğu olmadığı için gitmiyordum da.lakin son sene bitecek korkusu,okulu nasıl özlüyorum anlatamam.okulu uzatacak yer arıyorum o derece.

üni son seneye kadar seviyordum. bu sene enerjim tükendi. ne okula gitmek ne çalışmak istiyorum.
bölümü seviyorum ama sıkıldım artık okumaktan, not için bir şeyler yetiştirmekten.

ayilip bayilmiyorum ama memnunum. sonucta her gun gezmek ise gitmekten daha iyi olurdu ama off bugun de ise gidiyorum da demiyorum. pazartesi sendromu denen sey de cok sacma geliyor.

haftasonu pazartesi olsa da işe gitsem diye iple çekiyorum.

Benim için iş yok tabii, okula gidiyorum ve sevip sevmemem dersten derse göre değişiyor. Sayısal bölümde okumama rağmen, matematik ve bilgisayar derslerine son derece isteksiz gitmemle birlikte sözel derslerde sorun olmuyor. Ama hocayı seversem her türlü, sevmezsem hiçbir türlü çekilmiyor ders ve hiç de gidesim gelmiyor.

Ben seviyorum. Önce özel şirkette çalışırken sevmiyordum, şimdi bir araştırma projesinde çalışıyorum, çok mutluyum. İnsanın sevdiği şeyi yapması çok tatmin edici bir şey. Okula gitmeyi sevmezdim ama, sıkılırdım.

Okulun olduğu yer çok güzel bir yer. "O" nu görmek de bi motivasyon tabii. Seve seve gidiyorum. Gerçi dersler falan da on numara.

kitabın haklarını satın alan yayınevine bir mail atın

yayınevi beni onk ajansa yönlendirdi. fakat benim kitap onlarda değil. kitabın yazarı ölmüş.

kitabın yazarının ölümünün üzerinden 70 sene geçmişse rahat rahat yapın filminizi. yok değilse, kitabın abd'de hangi yayınevi tarafından yayınlandığını öğrenip onlarla iletişime geçmeniz gerekir sanırım.

hayır, iki çocuk var.

sizce de şifre istemek falan çok saçma değil mi? ben olsam ne isterim ne de veririm.

sacma tabi o istedi ben verdim, ben de bakalım ne diyecek diye bi sorayım dedim :) tutustu su an :)

bu soruya ekşi duyuru resmi cevabı şudur: bu kızdan hayır gelmez.

ilişkinizde güven şifre üzerine kurulduğu için, banka şifrenizi istemediğine sevinmeniz gerek. ayrıca karşı atak olarak şifre isteyerek tutuşturmanızdan da anlaşılacağı üzere kendisi güven duyulacak birisi değil. yani; ayrıl.

DEDİM Ya ver ya da yapcak bisey yok, ulan oncekini de bu yuzden gondermistik bu da , bunlar hep aynı ya da hepsi beni buluyo.

face'leri birleştirmeniz lazım. ortak hesap açın. başka türlü yürümez.

sen o kızı da boşver, kendini de..

kendimi zaten bosverdim ondan umit ettim onu da bosverdim.

hope ender +1

neyin kafasını yaşıyorsunuz tam olarak.

ne kadar ilginç kızlar var ya, bu ne rezilliktir:) facebook şifreni ver haha... arkadaşım dakikasında yol vermediğin için iyice şımarıp saçmalıyorlar işte. Suçun büyüğü sizde.

ne kadar komik ve ne kadar çocuksunuz. kocaman insanların muhabbetlerine bak...

ne yediniz ne içtiniz anlamıyorum ben.sevgili adayından facebook şifresi istemek nedir yahu ?

bence sen onun face sifresini+ kullaniyosa msn sifresini iste. 1 günlügüne de telefonlari degisin, bakalim kizi kimler ariyo. tabi tabi hep gerekli bunlar.

bu nasıl bir özgüven kıza bak arkadaş :D sevgili bile değil sevgili adayı ama msn şifresi istiyor. vay vay vay. uyanık kendininkini de vermiyor. niye? çünkü bir ton erkekle cilveleştiği mesajlar var. yemiyo tabi.

bana da kredi kartı şifreni ver bakalım. o kadar kolay mı kişisel bilgilerinin olduğu bir sayfanın şifresini yeni tanıştığın birine vermek?git bi elini yüzünü yıkadan başka birşey diyemiyorum.

Kız resmen sosyal mühendislik yoluyla hacklemiş sizi.

uc gun icinde o kizla yatma ihtimalin yoksa malin onde gidenisin. Aci ama gercek.

allah bilir koca koca adamlarsınızdır bi de. nasıl bir ilişki anlayışıdır bu?

kız hadsiz, o mesajlarda da başka hemcinslerinle olanlar var. ayrıca kız senden şifre isterken, kendisinden şifre istenme ihtimalini düşünmeyecek kadar ortalama altında. boşver.

ya arkadaşım şöyle kızları dakikasında dehlemiyorsunuz, sonra da "türk kızları niye böyle rerörerö?! vay efendim çok burunları kalkık". yapmayın şöyle şeyler ya...

yaş 13 değilse gidin bi yerde ziyan edin kendinizi

İyi böyle. Bildik, tanıdık yer hiç değilse...

bir daha hayata geleceğimizin garantisi yok. o yüzden yaşamaya çalışıyoruz. iyi de olsa kötü de olsa.

neden sordunuz ?

sex drugs and rock n roll baby

ben de 4-5 yıl önce önüme gelene bu soruyu soruyordum. birçok kişiden din temelli cevaplar aldım ya da bilinçsizlik vardı.
bence ise zevk almak, mutlu olmak amacıyla devam ediyor birçoğu. ben ise bir ara sadece aileye sorumluluk hissettiğimden, sonra ölmekten korktuğumdan, sonra acı çekerek ölmekten korktuğum, sonra ne bileyim bi kere cesaret ettim, aldığım ilacın mide kanamasıyla öldürdüğünü bilmeden yutmuşum, neyse ki yeterince doz aşımı olmamış, o acıyla ölmedim. şimdi ise amaçlarım var, yapmak istediklerim, galiba. merak için yaşıyorum işte, bakalım nolacak.

çünkü 4 ay sonra bebeğim olacak ve onu çok merak ediyorum, nasıl biri olacak, kime benzeyecek vs.

yarın ne olacağını merak ediyorum ondan.

Tıp, biyoloji ve genetiğe önümüzdeki 30-40 sene içinde ölümsüzlüğü keşfedeceklerine dair güvenim tam. Şimdi öldürsem kendimi de ölümsüzlüğü bulsalar hoş olmazdı.

kaybettiklerimi kazanmak için

Kaptırdık şu kariyer denen şeye kendimizi. Kafamdaki hedeflere ulaşabilecek miyim merakı da var. hayat iyi boyle. En azından şimdilik.

daha gormek istedigim yerler, tatmak istedigim tatlar, yasamak istedigim duygular var. aileme karsi sorumluluklarim var. ayrica anne-baba dan once olmek istemem. onlara evlat acisi cektirmek istemem. ama onlar oldukten ertesi gun insaattan kafama tugla dusup olsem, obur dunyada sormam ulan niye gittik, ne boktan sekilde gittik diye. o ana kadar yasadiklarimla da olsem uzulmem yani.

bir umuttu yasatan insani, aldim elime sazimi....

ben param olunca gidip bira içiyorum genelde tek başıma. tanıdığım çok insan yok. param olmayınca da internette takılıyorum, dizi indirip izliyorum.
bıktım artık böyle yaşamaktan yıllardır böyle. ama intihar etsen bir sürü dert olucak. en önemlisi aileye karşı.
hiç umudum da yok böyle gider bu ölene kadar. tek umudum dünyaya tekrar gelmek. inşaallah farklı bir ülkede, tercihen avrupa birliği ülkeleri veya kanada olabilir.

i m living because i m not dead.
cümle bana aie değil ama tam olarak hayatımı özetliyor.

tüm dünyevi zevkler ayağımın altında, yani hayat bana güzel. neden yaşamak istemeyeyim ki? yaz günlerinin sabah serinliğinde dışarı çıkıp güzel bir kahve içmek bile yaşamak için yeterli bir sebep.

angry birds
worms
World of Goo
Chicken Invaders
Plants vs. Zombies (7 yaş değil ama baya eğlenceli)

aşkolsun lan, zumayı ben de oynuyorum
kraloyun a bak kafana göre bişiler mutlaka bulursun
yaş: 27

Aramıza hoş geldin :) Seneye mezunum..Buluruz yapacak bir şeyler :)

bir akrabam iyi bir üniversitenin amerikan kültüründen birincilikle mezun oldu. yıllardır iş arıyor. dil bölümünde önünde iki yol var bence ya okulda kalıp akademisyen olmak ya da öğretmenlik. akrabamın arkadaşlarından bu ikisini seçmeyenler alakasız işlerde çalışıyor. kabin memurluğu, esnaflık vs.

liseden tanıdığım 5 kişi var, biri Amerikan diğerleri İngiliz Dili Edebiyatını bitirdi. İlki abisiyle birlikte kel alaka bir işte çalışıyor, sadece İngilizcesi var diye, yurt dışı bağlantıları kurup iletişimi sağlıyor, v.s. Diğer 4'ü şu an öğretmen. Şöyle bir piyasalara bakarsak da, başka (yani daha iyi) bir şansları pek yokmuş gibi görünüyor.

Özel İngilizce kurslarında öğretmenlik yapanlar da var.

benim bir tanidigim ,satis sektörüne girdi okul sonrasi,satis derken sosyal iliskilerin kuvvetli olmasi gereken yurtidisi firmalara servis satisi.
neyse cok cok hirsli biriydi zaten.sonra marketing master i yapti.en son baya basarili bicimde calisiyodu yurtdisinda büyük bir firmada.

hersey hirsiniza ve vizyonunuza bakar.

ben bir süredir bir yabancı dil okulunda ogretmen eğitmenliği ve yoneticilik yapıyordum. bu yıl öğretmenlik ve bazı ekstra işler yapmak üzere özel bir liseye gectim.

sınıf arkadaslarımın %70'ı hosteslik yapıyor. -garip ama cooook var-
geri kalanları da bankacılık, öğretmenlik ve akademik kariyer olarak dağılmış durumdalar. ha tabii ufak bir kısmı da "ben ingiliz edebiyatı okudum dostum, o kadar entelim ki.." diyerek boşgezenin kalfalığını yapıyorlar. sanırım murat seckin'den ders almanın insan vucudu ustunde boyle garip etkileri olabiliyor.

secenekleriniz "her şey" aslında.. farklı alanlarda master yaparak seceneklerinizi cogaltabilirsiniz.

öğretmenlik yapabilirsiniz. (devlette ya da ozel sektorde) anahtar kelimeler : kpss, kpds, formasyon, CELTA, wall street institute, amerikan kültür, english time vs

akademik kariyer ilginizi cekiyorsa o alanda devam edebilirsiniz. anahtar kelimeler : kpds, üds, toefl, ielts, ales, ösym vs

öğretmen olarak sınırlarınızı genişletmeyi ve aynı zamanda okutmanlık yapmayı düşünebilirsiniz. anahtar kelimeler : CELTA, DELTA, okutmanlık

yurtdışında çeşitli sertifika programları veya egitimler oluyor, onlara katılarak özel liselerin "overseas university counselor"ı olarak çalışma girişiminde bulunabilirsiniz. anahtar kelimeler : larry turns, koc lisesi, robert college, tipps, common app, academix, master, eğitim yönetimi ve denetimi vs

bunlar geldi şimdilik aklıma.. ya da Emirates airlines her bir kaç yılda bir Turkiye'ye geliyor, imkanları gayet iyi, şansınızı deneyebilirsiiniz.

5 yıldır toplamda 1,5 sene çalıştım. işsizim. okutmanlık için başvurular yaptım. onu bekliyorum. ümidim yok pek.

80.4 ile atanamayan şu an boşta gezen bir dil edebiyat mezunuyum :( çok telaş etene gerek yok keyıf alarak oku yeter hiç pişman değilim okuduğum bölüm için ama atansam çok mutlu olacaktım :(

ben uyurum

ben pek hoşlanmıyorum ya.

hiç sevmem.

saçımı okşayan, arada bir kaşıyan kişi annemse uğruna canımı veririm. ama bir başkası için geçerli değil, hatta rahatsız edici bile olabiliyor.

ben severim. huzur verici.

huzur, şefkat, güven hissetmek açısından çok güzel de orgazm ne alaka ya?

iyidir iyi.

orgazm konusuna açıklık getireyim. bunu yaptığım bir kız arkadaşım kendinden geçiyor, göz kapakları titriyor ve yarım nefesle (üniversitedeyken)derste yapmamamı rica ediyordu ki aman sabahlar olmasın desem tamam devam et derdi :)

ben de bu tepkiyi anormal bulduğum için siz duyuru ahalisinin nabzını yoklayayım dedim.

duruma göre değişir..ben de cinsellikten ziyade şevkati hissettirir...

saldır.

döverim

Eğer hafif hafif, şefkatle okşuyorsanız güzel bir his tabii. Ama kafasını kaşır gibi, tırnaklarınızı kullanarak veya saç diplerine temas ederek yapıyorsanız hiç hoş değil. O ne öyle, maymunlar gibi?
Afrodizyak etkisi falan da olmaz. Sadece insana sevildiğini, değer verildiğini falan hissettirir. O yüzden güzel bi his. Kız arkadaşınızın hayal dünyası geniş olabilir, sizin eliniz saçlarının arasında gezinirken o elin daha aşağılara kaydığını düşünüp ondan heyecanlanıyor olabilir. Onunki anormal bir durum yani. Bence.

sevimli şefkatli bi hareket işte büyütmemek lazım bence

hiç hazzetmem. köpeğime yaptığım bir hareket kaynaklı olmasından olabilir, kendimi köpekmişim gibi hissediyorum.

yapışkan hamur aradığınız ürün olabilir, bildiğimiz oyun hamuru tarzında ufak bi parça koparıp duvara şeyediyoruz ordanda postere şeyediyoruz çıkarkende çok iz kalmıyor.. zaten ucuz bir şey kırtasiyelere bakarsınız, evde bi duvarda ufak bi deney yapıp ne derece etkili olduğuna bakabilirsiniz. yapışkan hamur dışında banttan başka alternatif yok gibi..

www.kirtasiyedukkani.com

büdüt: yapışkan hamur değil de genelde hamur yapıştırıcı olarak geçiyormuş..

yapışkan hamurda faber castell ve post it kullandım, bir sene sonra evden taşınırken depozitoya halel gelmesin diye eşek gibi duvardaki izleri çıkarmak zorunda kaldım ki tamamen de çıkmadı.

boya tipiyle de ilgili olabilir ama hamur kullanacaksan bol bol kullan, top gibi yap öyle yapıştır. benim gibi ezme yaparsan duvarda leke kalıyor.

www.eksisozluk.com

burada bir iki isim verilmiş, sanırım bu söylenen yapıştırıcıya dair. patafix önerilmiş. Ben de böylelikle kendime cevabı patafixle yapıştırmış oldum.

Tabii daha klas -ve hamurla ilgili yazılanlardan anladığım kadarıyla daha temiz - bir önerisi olanın başımızın üstünde yeri var.

ben abddeyim ama türkiye'de de kesin vardır, çift tarafı yapışkanlı poster bantları oluyor.

duvarda iz bırakmıyor, fakat postere hafif zarar verebiliyor duvardan çıkartılırken dikkat edilmezse.

çok pratik, tavsiye ederim

koca kafalı raptiyeler oluyor 4 adet raptiye rahat tutar afişi duvarda bırakacağı delik izi de minicik olur istersen görünmeyen bi köşede dene raptiyeyi koca kafalıların hem bakır rengisi hem de gri rengisi var

arkadaşına yalat, tutucak mı merak ettim

koçtaş'ta şöyle bir ürün var. bunlar duvarlara zarar vermezler. yurtdışında'da buna benzer putty diye bir ürün var. aynı işlevi görüyor.
www.koctas.com.tr

ikea'da satılan manyetik duvar aparatları var. üzerlerine ufak mıknatıslarla tutturabiliyorsun ne koyacaksan. ama onu da duvara sabitlemen gerekiyor falan filan.

kırtasiyelerde uhu'nun patafix diye bir ürünü var. hamur kıvamında bir yapıştırıcı. küçük parçalar halinde yuvarlayıp posterin arka köşelerinden tutturuyorsun. ama bu rüzgara falan fazla dayanıklı değil. bir de duvardan çıkartmak istediğinde nazik davranırsan boyayı sökmüyor. (başka markaların da vardır eminim)

daha da başka fikir: yine ikea'da metal teller var perde asmak için. onun mandalları da var. ona asabilirsin. eğer uğraştırır diyorsan da taklit edip başka tür bi ip bulup posteri ona tutturabilirsin - ucuna da başka mandallarla ağırlık yaparsın böylece uçmaz vs. hem de ilginç bi görüntü olur.

Temyizden baska care yok o da yetismez. Sıkıntılı bi durum.

geçmiş olsun, bu kadar kısa sürede başka hiçbir ülkeden de vize alamazsınız

Ben 2 günde Hollanda'dan 3 aylık vize aldım ama, başka bir ülkeden red yediğinde ne olur bilemiyorum. Kötü olmuş.

geçmiş olsun, çok sinir bozucu bir durum. ama interrail için vizeyi Ispanyadan alma fikrini kim size verdi? Sanırım Ankaradasınız. interrail için en kolay vize veren Italya ve Yunanistan büyükelçilikleri dururken ispanyadan başvurmanız biraz saçma olmuş.

keşke dememek için yunanistanı bi dene derim

vaktiyle italya'nın vermediği schengen'i fransa'dan alan acente (çalıştığım firmanın çalıştığı acenteydi) sayesinde italya'ya gitmiştim. bir sorup danışın isterseniz acentelere. zaman da kısıtlı umarım hallolur.

acentelere danışın. bir günde vize alabilenleri var.

Başlangıç olarak İspanya'ya giriş yapacağımızdan ilk önce İspanya Büyükelçiliği'ne gitmiştim. Belgeleri tamamladıktan sonra gezi boyunca en çok İtalya'da bulunacağım için beni oraya yönlendirdiler fakat İtalya üzerinden başvuru sayısı o kadar çoktu ki bana verilebilecek en erken mülakat tarihi bizim tatil planımızın ortasına denk geliyordu. Biz de planı değiştirerek tekrar İspanya'ya başvurmama karar vermiştik.

Not: Gelen yorumlar üzerine biraz önce Yunanistan Büyükelçiliği ile görüştüm, başka bir yerden reddedildikten sonra en az 6 ay beklemeniz gerekir yoksa biz de direk reddederiz dedi. Sonrasında Hollanda için iData'yı aradığımda ise ilk girişi Hollanda'ya yapmamız gerektiği söylendi, oysa bizim planımız İstanbul-Barcelona uçuşu ile başlıyor. Yani şu anda Hollanda'ya başvurmak demek uçak biletleri ve rezervasyonlar dahil tüm planın değişmesi demek (hem de sonucunda tekrar reddedilme ihtimali yüksek olmasına karşın)

temyiz icin gerekli yazmaniz gereken ne varsa bana yollarsaniz erkek arkadasim ispanyol, ona cevirttiririm ben , ispanya konsoloslugu gercekten cok zorluyor, gecmis olsun.

Ikinci sebebi birinci sebebe bagli olarak vermisler. Vize basvuru sorularinda aslinda hep yaziyorum, Ispanya'dan vize almak icin paraniz oldugunu ispatlamaniz yeterli. insanlar genelde "e hesabimda su kadar para var, daha ne istiyorlar?" diyorlar ama oyle degil. Annenizin, babanizin maas bordolari, banka hesaplari, eviniz varsa tapusu, kira gelirleri vs bunlarin hicbirinden faydalanmiyorsaniz biel varligini gostermek zorundasiniz. Onlar sizin "onlarin basina bela olmaniz"dan korkuyor. Sorun burda... Ispanya'daki goc oranlarina bakarsak da haklilar bir bakima.

Ispanyolca konusunda yardim isterseniz sozlukten her zaman mesaj atabilirsiniz. Ispanyol manita ne demek, ben bizzat yazarim sizin icin.

Bilgi olsun diye söylüyorum; ben de Hollanda vizesi aldım ama ilk giriş yapacağım ülke Macaristan. Yaparsın uçak ve otel rezervasyonunu vs. alırsın Hollanda'dan. Şansını dene derim.

öncelikle geçmiş olsun, bu vize işleri insanı çileden çıkartıyor, can sıkıcı şeyler.
ben de yıllar önce italyaya vize alamamıştım, fransadan vize alıp italyaya gitmiştim. yine bir arkadaşıma almanya vize vermedi, aracı bir firma sayesinde hollandadan vize aldı, ama hollandaya gitti, uçakla, girişini oradan yaptı yani, sonra hızlı trenle birkaç saat içinde almanyaya geldi.

Astarı yüzünden her türlü pahalıya gelir, ayrıca vize alacağınızın garantisi de yok. Su için derim, geçmiş olsun valla, bildiğin şerefsizlik götlük bu.

tkm.ibb.gov.tr

kameraları biliyorum, şuan trafik olduğunuda biliyorum ama tahmini kaç gibi çıksam rahat ederim diye merak etmiştim.

ya sabah çok erken ya akşam 8den sonra. 14.00'te bile köprü trafiği var artık.

21'den sonra, tecrübe konuşuyor

müzik dinliyorum.

annem babam ya da abimle konuşurum.babam pek anlamaz ondan pek onla konuşmam.

Yemek yerim, yemek bulamazsam müzik dinlerim, dinleyecek bir şey bulamazsam uyurum.

(bkz: moral bozukluğu ve 31)

uyumak belki de en iyisi.uyuyunca tüm bunlar geçer mi?

(bkz: yürüyüş)

elizabeth

Dua ederim, Mesnevi okurum.

moralim bozukken yaptığım saçma şeylerden ders aldım, artık moralim bozukken oyun oynuyorum. hem zaman geçiyor, sonradan pişman olacağınız saçma şeyler yapmamış oluyorsunuz.

moralimi daha bozacak sinir beni dahada sinirlendirmeyecek insanlarla muhabbet ederim yada konuyu anlatacagım çözüm sunabilecek insanlarla konuşurum. en olmadı girerim duyuruya bildigim bütün konulara cevap veririm.

ağlıyorum...

hollanda'da yaşayan bi arkadaş söylemişti, cannabis içiyormuş morali bozukken.

yürüyüş

yoga yaparsam kısa bir süre bile, enerji ve keyif doluyorum. ama yaparsam.. yoksa friends'den sevdiğim bölümlerden sıralayıp izleyip gülüyorum. kemal sunal filmleri misali.

roman okumak da kafayı dağıtıyor.

uyurum. uyanınca ağlarım. ağlayarak yine uyurum. iyi rüya görüp uyanırsam daha kötü ağlarım. daha çok uyurum. bu yüzden bu döngü bitmiyor. bitemiyor.

ya ağlak ya da çok sert müzik dinliyorum.

oturup uzun uzun duvara bakarak dalıp gidiyorum. ( bunu epeydir yapmıyorum )

alkol

alkol +1

ama sen spor yap.

iki gece önce cidden çok moralim bozuktu, hala da düzelmiş sayılmaz, neyse. oturdum öyle bir ağladım ki saatler sürdü. sonra midem çok şiddetli ağrımaya başladı ve bu beni korkuttu. kendimi daha da bok gibi hissettim. blog yazdım biraz emodan hallice. sonra daha da çok ağladım. ve -ciddiyim- kalbim ağrımaya başladı. dedim aha ölüyoruz galba. onu bile takmayacak durumdayım ama. gecenin bi vakti sızmışım.
moral bozukluğunu aklı selim bir şekilde atlatmanın yolu varsa, ben de öğrenmek isterim.

(bkz: iran türkiye olmasın)

türkiye hiç bir zaman iran olmaz merak etme. ben merak etmiyorum. iranda etnisite problemi var. harç islamiyet. türkiye o boyutta değil. etnisite problemi olanlar da islami harcı kabul etmiyor zaten.

türkiye iran olacak muhabbeti çok bayık. internet sansürü felan bazı olaylar, engellemeler benziyor ama siksen iran olmaz türkiye. ki haritada eliyle gösteremeyecek kimseler bu muhabbeti yapıyor genelde. "ayyhhh iraaağğnn olacuuuğğkk". böh

2023 büyük israil devletinin kurulacağı yıldır. bunu tayyip sözlemeden yıllar önce "the arrivals" videolarında gördüm. gerisini alayın işte

Şöyle bir düşünürsek ;
YGS'de şifre ile badem bıyıklı kardeşlere peşkeş çekildi, polis teşkilatına uzunca bir süreden beri yerleştirdikleri adamlarını deşifre eden kitap basılmadan yasaklandı, dokunan yandı, ülkede"kendi fikirleri"ne uymayan onlarca yazarı ve eğitimciyi ( rektörler dahil ) hapse yollladılar, halkın bilinçlenmesini istemediler, engellediler, laikliğin ve Atatürk Cumhuriyeti'nin değişmez bekçisi Türk Silahlı Kuvvetleri sanki bir terör örgütüymüş muamelesi görerek, yıllarını askeriye ve Türk halkına hizmet ederek geçirmiş komutanlar, sahte belgeler ve saçma iddalarla tutuklandı, halkın özgür düşünmemesi için gözleri boyandı medya ile, ülke satıldı ve kazanılan paralarla göstermelik hizmetler yapıldı, internet halkın tek özgür platformu idi ve tehlikeliydi bu yüzden porno bahane engel şahaneydi! Yargıyı da medyayı da avuçları içlerine almayı bildiler. Olabilir gibi gözüküyor ne yazık ki çünkü zamanında başbakan "Cumhuriyet amaç mı olacak ? Yoksa araç mı ?" demişti ...

Tıpatıp İran olmamız ne mümkün ne de mantıklı.
Hatta ne kadar tiksinsem de iktidar partisinin de bunu planladığını sanmıyorum.
Ama şunu kesin olarak söyleyebilirim ki bütün ülke Ümraniye gibi olacak.

ince memed - yasar kemal

Açlık Oyunları üçlemesi

yüzüklerin efendisi ?
hani okumadıysanız ilginizi çeker diye.

açlık oyunlarını okudum.cerraha baktım ama pek benim tarzım değil sanki.aslında yüzüklerin efendisi iyi olabilir hatta ilk başta harry potter diye düşünmüştüm ama çok çocuksu dediler(özellikle kitapların kapakları) öneriler için teşekkürler yüzüklerin efendisini düşüneceğim :)

ejderha mızrağı serisi?

İnce memed +1.Bide niye tik atılmadığını merak ettim Memed'e.

ince memed hakkında bir fikrim yoktu.şimdi baktım okuyanların yorumlarına genel olarak herkes beğenmiş gibi gözüküyor.önerin için teşekkürler:)

harry potter'a haksızlık yapıliyor genelde. Tabii ki büyük bir edebi değeri yok ama okunmayacak kadar kötü de değil. Nispeten hafif bir şey okumak istediğinizde tavsiye ederim. En azından popüler kültürün önemli bir öğesi hakkında daha yakın bilginiz olur.
Ursula Le Guin'in Yerdeniz üçlemesini tavsiye ederim ben de (Yerdeniz büyücüsü/Atuan Mezarları ilk iki kitap).

onun için onun işyerinden izin alabilirsen yelkenler suya iner.

iş yerine bonnyfood yollayabilirsin mesela, çok mutlu edici bişey bence.

"sevgili adayı" demiş arkadaş. sevişin diye öneri gelmiş.

sen sevişerek rahatlatmak istediğini söyle. kız koşa koşa kaçsın :)

temiz hava, bol güneş, çayırlık çimenlik bir yerlere götür, çiçekler açmış olsun, bir tane koparıp saçına tak, ayakkabılarınızı çıkartıp toprakta yürüyün, çimenlerin üzerine uzanın. tembel tembel gökyüzünü seyredin.
sakın masaj yapma! uyur...

lunaparka gidin uçun, zıplayın, bağırın...

ben yiyorum. bim'de karamelli var hem ucuz hem çok lezzetli. belki denemek istersin. tatmin kısmını ise bilemeyeceğim. sonuçta zevk meselesi. bana göre süt sana göre çikolata olayı...

sade cornflakes yavan geliyor, ballı olan gold flakes al veya sade cornflakes in içine bir tatlı kaşığı bal kat

yok hacı. beni tatmin etmiyor şahsen. ekmek türevleri tüketmeden güne başlıyamıyorum.

musli de cok guzel eger kusuzumu, yulaf falan seviyorsan.

ben klasik corn flakes yiyorum abartısız 4 yıldır filan her sabah. ama yanında baya şeyi de götürüyorum tabii.

nestle fitness var meyveli. denediklerimin icinde en guzeli. hem lezzetli hem saglikli.

yemekten sonra yiyebilirsin

ben nesfit + activia yiyorum sabahları

kırmızı meyveli nesfit süper. yetişkinler için ve sağlıklı

bazen yoyirum, yaklasik yarim saate acikiyorum. bence bizim millete gore degil o.

kırmızı meyveli nesfit. her sabah yağsız sütle yerim. mis.

şu kuru meyveli olanlardan yiyorum nesfit kırmızı meyvemiydi neydi adı gayet şukela gayet bomba tavsiye ederim.

çikolatalı nesfit mükemmel.hem tok tutuyor hem çok hafif.
corn flakes,nesquik,crunch tarzı gevrekleri sevemedim ben bir türlü.nesfit başka ama.

valla beni doyurmuyor. yarım saat en geç 1 saate acıkıyorum

Bende yeni başladım hafız, aynı düşüncelerle . Maziye bi bakış falan. Bu sabah yedim , sonra işe geldim bi de sandviç yedim burda. Kesmedi beni.

Ulen bi de soğut sütten midir nedir , bir karın ağrısı tuttu sabah sabah..

aç karnına evden çıkmıyim diyosan iyi de, sabah sabah soğuk süt yolda acayip gaz yapar onu söyliyim. bir de çok doyurucu birşey değil, 1 saat içinde gene acıkırsın.

corn flakes'ı çerez niyetine yiyorum güzel oluyor ama sabah kahvaltısında kesmiyor,sabah kahvaltı da yulaf ezmesi+bal+kuru üzüm+süt karşımı çok güzel oluyor.

arada kapatılıp açılıyor diye biliyorum aslında ama bir de 208.67.222.222 - 208.67.220.220 yi dene

ya bulabildiğim bütün dns leri denedim, ben de giremiyorum bloguma. üstelik engel kalktı haberlerinden önce paşalar gibi giriyodum. şu işi bilen biri bi el atsa, hayatımda etmediğim küfürü ettim dijitürke, yetti artık !

(bkz: başparmağa takılan yüzük)

gey

sey de olabiliyormus, nisanlıyım ama bu sevismemize engel değil

şişman değil ama iri kemikli ve zayıf gibi minyon erkeklerden hoşlanıyorum demek.

hiçbir anlama gelmez arkadaşım. yok efendim şu parmaktaki yüzük ben lezbiyenim demekmiş, yok efendim bilmem ne. birisi de kızların tek kulağa küpe takması için aynı şeyi söylemiştir. lütfen götümüzden element uydurmayalım, isteyen istediği gibi aksesuar kullansın herkes mutlu olsun.

ben canım istedigi zaman, kafama gore takıyorum
ama ne gayim, ne nişanlıyım nede sevişme amacım var, yani altında yatan bi anlamım yok.zevk meselesi.

yuzuk dıge parmaklarına buyuk gelıyo bunun işareti bence :)

simdi ofisteki 4 hatuna sordum 3 u isaret parmagına yuzuk takıyor digeri de evli oldugu ıcın yuzuk parmagına fakat o da onceden isaret parmagına takıyormus.

sadece esmer erkeklerle birlikte olurum anlamına da geliyormus. diğer soylediğim iki anlam da dogru bu arada. ablalar biseksuel de akılıyorlarmıs.

o gün evden çıkarken işaret parmağına bir yüzük takmak istediği anlamına gelir.

yollu diyorlar takanlar icin...

sekste sınır tanımam gerekirse erkegimi sikerim meali.

belden bağlamalı protez meraklısıyım demek. uzak dur. gandi olur dandi yoksa.
nip/tuck fanlarına selam olsun.

nargile dumanını da yüzüne üflüyorsa şüphlenmeye başla

32-46 yaşları arasındaki tır şoförlerine hastayım manasına gelir, bir de.

ayakta işediği anlamına geliyor.

kilo aldığı anlamına geliyor.

çok sevdiği yüzüğü kilo aldığı için yüzük parmağına artık olmadığından, daha ince olan işaret parmağına takıyor demek ki!!!

(bkz: bana merhaba dedi)

"yuzuk aldim. guzel."

Bakın ben burdayım nişalı değilim evli de değilim gelin götürün beni :) lililili yar:)

çok düşünme gandi her zaman ki yaptıgın gibi sessiz sessiz götür

neredeyse 1,5 sene geçmiş sorunun üzerinden. @besirzade neyin peşindesin?

belki şu an soran kişi bu hatunla evlenmiştir bile.

nostalji iyidir be panpa eski defterler falan ha :)

iki felsefe mezunu tanıdığım var, biri şair olmaya çalışıyor, diğeri de yayıncılıkla uğraşıyor. herhalde formasyon alıp öğretmenliğe kaçmak genel eğilimdir.

felsefe iş imknaından çok kişisel zevk ve ideal edinenelr tarafından okunur. türkiye dört binincisi olup kolunda kocaman aristo dövmesi aşıyan birinin boğaziçi felsefe yazması da bu sebeptendir. o adam hukuk okusa ne kadar mutlu olur? hiç.
istiyorsan oku. iş imkanının çok olacağını sanmıyorum. sosyoloji iş açısından iyidir. koç, boğaziçi falan iyi gider.

hangi ülkeleri düşünüyorsun bilmiyorum ama ispanya da iş bulmanın zor olduğunu söyleyebilirim. kuzey ülkeleri bu açıdan daha iyi olabilir. master ı avrupa da yapmak çok güzel bi fikir ama buraya döndüğün zaman iş garantisi olmuyo malesef. bence en iyisi oralarda kalmanın bi yolunu araman, en azından insan emeğie değer verilen yerler.

en kolayi ingiltere diye gordm bikac arkadasim sayesinde ama orda bile ozellikle is kismi biraz zor. once bi kac sene is tecrubesi yapip sonra masteri halledip sonra o is tecrubesi ve master ile is bulmak daha kolay oralarda aklinda bulunsun. hem calisir master icin para biriktirir iyi bi okula gidersin.

ya ben de ingiltere diye düşünüyordum(hatta iskoçya), dün yakın bir arkadaşımla konuştum ingilteredeki, zor be ya dadi, iş bulamıyorum dedi... dediğiniz gibi iş tecrübesi arıyolarmış.

ben de bunun üzerine avrupa da hem kaliteli bir master yapıp hem de sonrasında iş bulup kalabileceğim bildiğiniz ülkeleri soruşturayım bir dedim.

ingilteredeki bir arkadaşım master yaparken bir lokantada çalışmaya başlamıştı. master bitti, hala o lokantada çalışıyor. yabancı öğrenciler için durumlar böyle gibi... bol şans

master yapmaktaki tek amacin yurtdisina kapagi atip orada calismaksa, uzak durmani oneriyorum. en azindan 2-3 sene, kriz etkisini kaybedene kadar falan...

yirmiye yakin arkadasim avrupada, onlarca arkadasim da amerikada master yaptilar is bulmak icin. amerikadaki yari ingiliz yari turk olan bir arkadasim disinda bunu basaran olmadi.

tavsiyem, biraz sabir, turkiyede 3-4 yilik is tecrubesi, ve krizin etksinden mumkun oldugunca uzakta bir tarihte master yapmak.

kolay gelsin

p.s. bu arada bunlari restorantta calismak isteyen biri icin soylemiyorum. bildigin is hayatina atilmak isteyen biri icin soyluyorum

ya tek amacım o değil, az biraz branşımın dışına çıkıp kendimi geliştireyim falan filan istiyorum, ama çıkmışken de 5-6 sene dönmiyim diyorum.

teşekkür ederim fikir ve bilgi için.

sosyal bilimler mezunuysanız ve İngilizce ile Fransızcayı sular seller gibi konuşuyorsanız, ilintili bir master derecesiyle Brüksel'deki sivil toplum kuruluşlarında iş bulmanız olası. başvurup da geri çevrilen hiçbir arkadaşım olmadı. ben bile başvurmamama rağmen durup duruken iş teklifi aldım geçmiş bağlantılar sayesinde.

Lakin Brüksel lanet bir şehir. Ankara'da çalışmak daha eğlenceli ve kolay olur gibi geliyor bana.

malesef ki mühendislik öğrencisiyim ve masterı mı da mühendislik üzerine yapacağım.

master sonrası iş için tek ülke abd dir. diğer ülkelerdede kaliteli okul ve eğitim vardır belki misliyle ama master sonrası iş için en güzel konum abd dir.

Üçü de birbirine 1 saatlik mesafesi olan yerler. Köln nispeten daha iyidir. Bu üç şehirde elini çarpsan türke denk gelirsin, yabancılık çekmezsin :)

non person'un da dediği gibi hepsi birbirine 1 saatlik mesafeler. Ormanın içinde jungle hayatı yaşıyim, sakin olsun ama sosyal hayattan da kopuk olmıyim dersen Bochum, şehir isterim şehir, karnaval olsun, eğlence olsun, büyük olsun dersen Köln derim. Eğitim olarak soruyorsan da hepsi İstanbul Üniversitesinden iyidir. Almanca bilgin ne alemde bilmiyorum ama okulun sınavları hakkaten çok basit oluyor. Bir kaç yds Almanca testi çözebilirsin, fikir edinmek istersen. İyi eğlenceler.

sosyal haklara göre değişir. ama bence en az 1500 olmalı.

İmge 1000 veriyordu, o da bölük pörçük ve bankaya yatırmıyor para olursa elden veriyor. Daha küçük bir yayınevinde çalışan tanıdığımsa 750 alıyordu, sigorta da yok. Konuşurken çok entelektüel, ödeme yaparken çok hıyar olabilirler.
Bol şans

1000 derken??
hmm fos da çıkabilir yani. bu konuyu önce bi tartışalım o zaman :)